Eskiyi güzelleştiren gerçekten eskinin güzel olması mı? Yoksa eskiye duyulan özlem mi? Hadi bunu anlamaya çalışalım.
Seksenli yıllara gidelim. Öncelikle Bazı isimleri taşıyan sinemalar, sporsaloları, mahalleler, sokaklar, caddeler, otobüs durakları yoktu. O isimlerin çoğunun gerçek sahipleri vardı. Bu kadar çok başıboş sinyal dolaşmazdı göklerde. Cep telefonları, hatta telsiz telefonlar, neredeyse polis ve asker dışında telsizler, baz istasyonları, trt dışında televizyon ve radyo vericileri yoktu. Onun yerine şimdileri olmayan puslu kış ayları vardı. Penceresi açılmamış evlerde sigara, dışarıda kömür dumanı kokardı. Soba keyifli değil zahmetliydi. Türkçe’yi düzgün konuşma konusunda en başarısızını bile günümüz gazetecilerinin tamamına değişemeyeceğim trt sunucuları vardı. Gavur dediğimiz toplumların hayatına 1950’li yıllarda girmiş metrolar yoktu. Buzlu yokuşları gürültüyle tırmanan kırmızı 302 otobüsler vardı. Ve onlara kart basılmaz, bilet atılırdı. Ve içinde inekler, tavuklar dolaşan, ne köy kalabilmiş, ne de şehir olmayı becerebilmiş şehir varoşları. Kimi simit, kimi terlik, kimi meyve satan, eski alan sokak satıcıları. Çocuk emanet edilebilen komşular. Özal Demirel çekişmeleri. Sinemalarda bile ekranda göründüğünde alkış tufanı koparabilen Cüneyt Arkın. O uzun Brezilya ve Meksika dizileri. Biz o zamanlar bilemesek de Çernobil faciasıyla ihracat fazlası olduğundan okullarda bedava dağıtılan fındık. Hemen her akşam televizyondaki 8 haberlerinde kominist parti kurulsun diyen cumhurbaşkanı. Gazetelerde her gün haber yapılan trafik kazaları. Kumaş mendiller, üzerine çıkıp zıplasan ezilmeyen iki parçadan oluşan, 2.5l kola şişeleri. Ahşap pencereler ve içinde soba yanmıyorsa en az dışarısı kadar soğuk oda ve mutfaklar. Bulaşık makinesi lüks. O mutfaklarda soğuk suyla bulaşık yıkarken ellerini hissetmez olan kadınlar genç kızlar. Yeryüzünden hiç eksik olmayacak kuşak çatışmaları. Kemal Sunal’ın yetmişli yıllarda yaptığı filmlerde bile, yaşlılar kahvehanede “bizim zamanımızda saygı vardı saygı” derler. Sanırım ne demek istediğimi anlatan güzel bir örnek olmuştur. Malum devir pisikoloji devri. Hadi inin bakalım bütün objektifliğinizle şu çocukluğunuza. Geçmiş gerçekten güzel mi Yoksa onu güzelleştiren sizin geçmişe duyduğunuz özlem mi??

Yorum ekle