İstanbul, adına türküler şiirler yazılan bu şehre yerleşeli 1 yıl oldu. Şöyle dönüp baktığımda resimde aynen şunları görüyorum. İstanbul'u diğer büyük şehirlerle kıyasladığımızda, istanbul'un bambaşka bir büyüsü var. Örneğin Ankara'yla kıyaslayacak olsak, Ankara başkent olduktan sonra zorla büyütülmüş bir şehir. Bir kentin büyük şehir olabilmesi için bolbol avm alt geçit vs olması ve kalabalıklar yetmiyor malesef. Büyük şehir olabilmek birazda o şehrin geçmişiyle alakalı... İstanbul bin yıllardır büyük şehir ve hatasıyla sevabıyla büyük şehir olmanın hakkını verebiliyor. İstanbul ona yerleşme düşüncesini ilk kafasında canlandıranlar açısından, şöyle bir baktığınızda İstanbul'a, dışarıdan korku içeriden cesaret hissettiren bir şehir. Birde İstanbul'da yaşayanların aman, sakın, kesinlikle, hayır, olmaz... Gibi temkinleri var tabi. Onlar belki kimi zaman dostluktan yaparlar bunu ama çoğu zaman nedendir bilinmez, İstanbul onların babalarının malı da o mala bir ortak daha çıkıyormuş hissiyle konuşurlar. Aşağıya bir senaryo diyalok yazacağım. Sanırım ne demek istediğimi daha iyi anlatabilirim bu şekilde. Osman, İstanbul'da yaşayan, Mehmet'te Anadolu'dan gelen biri olsun.
Uzun zamandır görüşemeyen Osman'la Mehmet, Eminönü meydanında karşılaşırlar.
Osman, "ooooo Mehmet nasılsın hayırdır hangi rüzgar attı seni böyle buralara?"
Mehmet, "sorma gardaş, çocuklar büyüdü iş yok güç yok memlekette buraya yerleşecek gibiyiz."
Osman, "hadi ya! iyi düşündünmü? bak burası zordur, ulaşım, kira, pahalılık, vs vs rezalet yani. benim imkanım olsa bir gün durmam vallaha."
Mehmet, "düşündüm gardaş geleceğiz. bak benim memlekette bir ev var iki katlı bahçeli. senden kira falan istemem git sahip çık. Ne de olsa emekli adamsın. Mademki buradan memnun değilsin, işte sana imkan."
Osman, "sağ ol, sağ ol da yok abi yav ben oralarda yapamam..."
Resim aynen budur işte. Şikayet edip sizi istanbuldan kovanlar, aslında istanbulu kıskananlardır çoğu zaman. İş o şikayet edenlere imkan verilse çoğu gitmez gidemez. Eğer sizde İstanbul'a yerleşmek üzereyseniz ve bu yazıya bir şekilde ulaşmışsanız, aşağıdakileri göz önünde bulundurun ve bence herkesede öyle kulak asmayın. Öncelikle İstanbul'da insanların zorlandığı iki şey var. Birisi kira diğeri ulaşım. Bunun dışında kim ne derse önemi yoktur. Yani dahada açarsak domatezin Kırıkkale'de, Nevşehir'de, vs vs elli kuruş olupta, istanbulda 3 lira olması gibi bir durum söz konusu değildir. Kiraya gelince, günümüzde memleketin en ücra köşesindede olsa, 400 tl altında ev kirası olan bir şehir merkezi yoktur. İstanbul'da bu durumu 600tl olarak revize ediniz. Kenarlara çıktıkça diğer illerde nasılki kiralar azalıyorsa, İstanbulda'da aynı durum söz konusudur. Ancak en az 200tl fazlayı her halikarda göze almanız gerekiyor. Birde tabi seçiminize bağlı ben ortalama bir semt ve vasat bir ev için yazdım örneği... Ulaşımdada durum aynı. Çok fazla aktarmalı yolculuklar yapmak zorunda kalmazsanız sorun yok. Zaten yaşadığınız ildede günde 3 4 kez toplu taşıma kullanıyorsanız, bir tam biniş orada 1 tl değildir herhalde İstanbulda'da 1,75tl sadece hafta sonları gezersiniz olur biter. Özetle, geliriniz 2000 liranın üzerindeyse ve gözünüz yükseklerde değilse istanbula gelmemek için bir sebebiniz yok. Kalabalık aileler 800 tl maaşla çalışan beşaltı kişiyle birazda tutumlu davranarak gayet güzel yaşayıp gidebiliyorlar da. üstelik anadoluda ev hanımı olan kadınların benzerleri buralarda emeklilik için gün sayan çalışan bayanlar. Tabi ben istanbula gidiyorum diye çıkıp gitmekte olmaz. İyi kötü, az çok tanıdık eş dost akraba vs lazım. Yoksa ilk gelişte tutunamayabilirsiniz. İstanbul bir süre yaşadıktan sonra kendisine bağlıyor gerçekten insanı. Gerçekten vazgeçilmez oluyor.
Yorum ekle